NAR &

NAR EKŞİSİ

SÖZLÜKLERDE NAR

Türkçe’de “Nar” kelimesinin Farsça yine nar meyvesi ve nar ağacı anlamında kullanılan nār veya anār kelimelerinden alıntı olduğu biliniyor. Ayrıca, Arapça’da “ateş” anlamındaki nār’dan geldiği de söyleniyor.

Nar’ın Latince adı ise, markamıza da ilham olan Punica Granatum’dur.

 

TARİHTEN BUGÜNE NAR

Nar’ın M.Ö.3500 yıllarından itibaren yetiştirildiği bilinir. Özellikle İran ve Kuzey Hindistan’da, Himalayalar’a özgü bir bitki olarak nitelendirilen nar, bütün Akdeniz ülkelerinde yetişir.  M.Ö.2500’lerde Suriye ve Kıbrıs’a, M.Ö. 1500-1200’lerde Yunanistan, İtalya ve Kartaca’ya yayıldığı düşünülüyor.

Bir çok kültür tarafından dünyanın ilk meyvesi olarak kabul edilen “Nar”ın, eşsiz özellikleriyle uygarlıklara yön verdiği kabul ediliyor. Tarihin en eski dönemlerine ait arkeolojik buluntularda narın varlığına şahit olunuyor.

Asur kabartmasında narlarAsur kabartmasında narlar

Tutankhamon’un mezarında bulunan, gümüşten nar biçimli kap.

Hem mitolojide hem semavi dinlerde yer bulan nar, pek çok toplumda kutsal sayılıyor. Nar meyvesine tarih boyunca değişik anlam ve semboller atfedilmiş ve nar hep verimliliğin, üretkenliğin ve bolluğun simgesi olmuş.

Dinlerin kutsal kitaplarında, toplumların mitolojik düşünüşlerinde, yazılı tarih kaynaklarında ve arkeolojik bulgularda karşımıza çıkan nar; bu kaynaklarda doğurganlık, bolluk ve sonsuz hayatın sembolü olarak görülür. Nar, bir taraftan yenilmezliği ve gücü de temsil eder.

Efsanelerden…

Buddha, değerli hediyelerin arasından en çok yaşlı bir kadının getirdiği narı beğenmiş. Bazılarına göre Adem’le Havva arasındaki yasak meyve elma değil, nar olmalı esasında. Nar, “çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane” gibi bulmacalarda da halk türkülerinde de berekettir. Son yıllarda Batı’da “superfood - süper meyve” olarak sevilse de, yararları Mezopotamya’da binlerce yıldır biliniyor.

Cennet meyvelerinden biri olarak kabul edilen nar, dini süsleme sanatında da sıklıkla kullanılan bir motif olmuş. Tarihi ritüellerde, halk edebiyatında ve masal, destan gibi sözlü geleneklerde sıkça söz edilen nar, kült bir öğe haline gelmiş ve farklı ideolojilerde efsanevi bir meyve olarak yer bulmuş.

 

Antik Mısır’da ölüler, ikinci yaşamın umuduyla, narla birlikte gömülmüşler. Hatshepsut’un mezarında (M.Ö.1470) çok sayıda nar bulunmuştur.

Antik Mısır’da narlı takılar

M.Ö. 900-700 tarihlerinden Yunanistan’da bir kutsal alana adak olarak bırakılmış, pişmiş toprak nar örnekleri

Antik dönemin ünlü yazarlarından Herodotos, 7. Kitap, 41 no.’lu kısımda  Greko-Pers Savaşları sırasında Pers askerlerinin, uçlarında gümüş ve altın nar olan mızraklar taşıdıklarından söz eder. Antik dünyada, gündelik hayatta çok önem verilen bir bitki olduğu görülen nar, aynı zamanda çeşitli eserlere ilham kaynağı olmuş. Nar biçiminde yapılan metalden, pişmiş toprak ve fildişinden kapların, dini törenlerde, evlerde ve gömülerde kullanıldığı dikkat çeker.

Anadolu’nun en eski kültürlerinden biri olan Hititler’de, tarım tanrısı buğday ve narla birlikte betimlenmiştir. Hitit dilinde “nurmu” ya da “nurma” kelimeleri nar anlamına gelir. Yeni Hitit tanrıları kadınlığın ve güzelliğin sembolü olarak genellikle ellerinde ayna tutmuşlardır.  Diğer tanrıların da ellerinde nar görülebilmektedir. Türkiye’de, M.Ö.14. yüzyıla tarihlenen Uluburun Batığı’nın kargosunda çok sayıda nar bulunmuş olması, Akdeniz’de o zamanlarda ticaretinin yapıldığını göstermesi açısından önemlidir.  

Türkiye’de antik dönemde Pamphylia Bölgesi’nde farklı dönemlerde nar ile birlikte Atena betimlemelerine rastlanır.

Nar’a atfedilen değerli vasıflar, farklı dönemlerde farklı ideoloji ve toplumlarda benzer şekilde algılanmış. Hatta günümüzde de bunun devamı olarak, pek çok evde, şans, bereket, bolluk getirdiğine inanıldığı için dekoratif narlar kullanıldığını görürüz.

(Narın tarihi ve görsellerle ilgili kaynak: Apelasyon e-dergi Haziran 2016 / SAYI: 31. Yazar: Aynur Civelek Link)

Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde Urfa Narı

Evliya Çelebi seyahatnamesinde Urfa’daki narlardan şöyle bahsediyor: “…Yiyecek ve içeceğinden narı ünlüdür. Bu şehrin Harran tarafından Halil nehrinin iki tarafı baştanbaşa bağ ve bahçe olduğundan yazın ve kışın sebzesi boldur. İç kalenin arkasındaki damlacık dağının üzeri de bahçeliktir. Buradaki narların her biri bir okka ve bazen beş yüz dirhem gelip insan kellesi kadar olur… Gerçi Maraş’ta da nar çok olur. Hatta fırınlarda kurutup başka ülkelere de gönderirler. Fakat bu Urfa narı her tarafta makbuldür. Hatta ‘En nârufaki hetüş şita’ (Ateş, kışın meyvesidir) demişlerdir…”

MEZOPOTAMYA MEDENİYETLERİNDEN GÜNÜMÜZE

Mezopotamya’da binlerce yıldır tarımı yapılan nar meyvesinin en leziz formlarından biri olan ve tarih boyunca bu topraklardaki tüm medeniyetlerin mutfaklarında itibarlı bir yere sahip nar ekşisini, biz de gastronomik geleneklerimize sadık kalarak ürettik ve “nar ekşisi” adının hak ettiği üzere, şişelerimize sadece nar koyduk.